Soğanın Emeği

Bahadır Soybakış
3 min readAug 14, 2020

Bizim kahramanımız Dünya’ya geldiğinde bütün ev ahalisi birbirine benzediği fakat boyut olarak ayrım yapılabileceğini fark etmişlerdi. Gözlerinin önünde uzanan yeşillik, fasulye kardeşleri ve büyük ağaçlar sıralanmaktaydı. Tanrının kendisine bahşetmiş olduğu ruhi faydayı daha henüz akıl edemez yaştaydı.

Olgunlaşırken bazı arkadaşlarınla kuşların ve karıncaların onlara söylediği hikayeleri tekrar eder dururlardı. Aklında kalan en güzel hikaye dostlarının insanoğlunu kurtarmış olduğu hikaye idi.

“Soğan ve diğer türde besinler insanoğlu için her daim bir kurtarıcı ve şifa kaynağı oldukları Tanrı tarafından onlara bahşedilmişti. Büyürken kendi aralarında kimlerin daha iyi yarar sağlayacağına, en çok kimin göz yaşartacağına kadar aralarında rekabet edeceği birçok konu vardı. Esas amaçları onlara verilen bu faydayı doğru olgunlaştırarak, özenle kendilerine bakarak insanoğlu için yapacağı müthiş yemekler ile birleşmekti.”

Hikaye uzun ve müthiş bir sonla bitiyordu. Serçe kuşu hikayeyi anlatırken Bilge Karga sürekli hikayeyi bölmüş, insanları kötüleyerek ünlü sözünü tekrar eder olmuştu.

1919 yılında yeryüzünde insanların yaşamış olduğu büyük bir hastalık yaygın idi. İnsanlar sokağa ve tarlaya inmez olmuş, doğa ve kuşlar aksine çok mutlu olmuşlardı. Onlara göre pislettikleri bu muhteşem kainat hastalık nedeni ile nefes alınabilir hale gelmişti. Ağaçların fısıldamalarına göre bu Tanrının insanlara vermiş olduğu bir ceza olduğu yönündeydi.

Bilge Karga, Serçe Kuşun hikayesini anlatmasına engel oluyor sürekli büyük dedesinin ona söylediklerini tekrar ediyordu. İnsan türü için “iflah olmaz” yakıştırmasında bulunuyordu. Neden bu şekilde insanlara hoş olmayan kötü düşünceler beslediğini sorduğumda cevaben, bizler görevlerimizi yerine getirirken insanların düşüncesizce onlara verilmiş gücü yanlış kullandığını ve çoğu kez ailesi dolayısı ile aktarılan insanların davranışlarında tüm hataları tekrar tekrar yüzyıl boyunca yaptıklarını gördüğünde ağladığını ifade ediyordu.

Yaşanan bu korkunç salgın soğanlar açısından büyük önem taşıyordu. Sarımsak türleri ile birlikte insanların hastalığı tedavisinde büyük rol oynuyorlardı. Fakat soğan ve arkadaşları birçok eve ulaşamamış, 40 milyona yakın insan ölmüştü. Çiftlik insanları ziyaret eden doktor birçok sağlıklı insanla karşılaşmış nedenini araştırmaya koyulmuştu. Hepsinin diğer insanlardan farklı olarak ne yaptıklarını, herhangi bir tedavi uygulanıp uygulanmadığını gibi birçok soru ve testler yöneltmişti. Bulduğu sonuç ise şaşırtıcıydı. Bazı insanlar yemek yerken evde masa başında soğan bulundurduklarını belirtmişlerdir. Doktor incelenen soğanların gribi içine çekerek gribi absorbe ettiğini bulmuştur. Bu sayede de sağlıklı kalmışlardır. Soğanay bu hikayeyi duyduğunda atalarının gücünü kıskandı ve türüyle gurur duydu.

Serçe ve Bilge Karga soğan, sarımsak ve diğer türlerin insanlar için çok önemli besin kaynağı olduğunu bilmesini istemiş ve bu yüzden soğan kardeşlere bu kurtarış hikayesini anlatmışlardı.

Soğanay bu olaydan insanların ders çıkarmasını aynı türde hastalık olduğunda kendilerine iyi bakmalarını istiyordu. Kendi türleri ile daha iyi fayda ve güç sağlamak için suyu çok seviyorlardı. Bazı arkadaşlar sinek, trips ve kök hastalıkları yüzünden kıvranıyorlardı. Sonunda insanoğlunun gelerek onlara ilaçlama yapmış ve bu yüzden arkadaşları kurtarılmıştı. Tanrıya şükür, insanların özenerek baktığı birçok sebze ve meyvenin insanların sağlıklı kalabilmesi için çok önemli olduğunu anlamıştı. Bir emek işiydi, tabiatın yaptığı. Kainat insanoğlu için emek gösterene en güzel parçasından esirgemeden veriyor, Tanrıya şükrediyordu. Karıncadan duymuş olduğu söz kulaklarında çınladı.” Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ.” Açıklamak gerekirse, bakılıp onarılan şeyler yararlanılacak duruma gelir. Bakımsız bırakılan şeyler ise yarardan çok zarara sebebiyet verir.

Bir gün arkadaşlarınla sohbet ederken insanları onları toplamaya başlayacağı duyurulmuş, artık gitme zamanının geldiğini anlamıştı. Artık faydayı insanoğlu için harcamaya ve gücünü vermeye hazırdı.

Soğanay ve birkaç arkadaşı küçük Zeynep’in olduğu aile sofrasına misafir olmuşlardı. Arkadaşları sudan çok sevdikleri zeytinyağı ile dolu olan salatanın içeriğinde yer alırken soğanay kendisini ve şifa gücünü muhteşem gözüken barbunya yemeğinin lezzetine katmıştı.

--

--

Bahadır Soybakış

Software Engineer, writes poems and stories on Medium whenever he has the opportunity.